Merhaba sevgili Hikaye Evi sakinleri; yine arayı fazla açmışız, fakat yeni bir röportajla işte karşınızdayız! Konuğumuz kim mi? Şöyle anlatayım:
Ev’de en çılgın çiftlerin yazarı,
Hiç kimse yokken oturma odasında bulabileceğiniz,
Etkinliklerimizi eksik bırakmayan,
Güncellerin gediklisi,
Ve yazı tahtasının en büyük dostu;
Değerli sakinimiz: Valkirycass!
Böyle de kız unvan maçına çıkıyormuş gibi oldu, neyse ki bu kısımları yazdığımı o görmüyor. Şimdi Cass bilgisayarın diğer tarafında, benden gelecek soruları beklerken, ben de taze demlenmiş çaylarımızı hazır ediyor ve sözü değil, mikrofonu uzatıyorum.
Mavi köşede Valkirycass efendim:
BİR ŞEYİN İLKİ OLMAK İSTEDİM.
Evet, başlıyoruz. *çay koyar bardağa* Cass; röportaj teklifimi kabul ettiğin için teşekkürler öncelikle. İlk olarak, seni tanımayan veya daha iyi tanımak isteyen okurlar için, kendini bize tanıtır mısın? Valkirycass kimdir, necidir, kaç yaşındadır, kendisine nasıl hitap edilmesini tercih eder?
Asıl ben teklif ettiğiniz için teşekkür ederim. Naçizane üyeniz 19 yaşında bir üniversite öğrencisi. Yaklaşık olarak 7-8 yıl önce HPC ile bu fandomlara girmiş bulunmaktayım ve o günlerden beridir tam bir Snape hayranı olarak (evet biliyorum, sağır sultan bile duydu aşkımı 🙁 ) emin adımlarla ilerliyorum. Yazarlığımın da en az 6 yıllık bir geçmişi var. Arada büyük aralar vermiş olsam bile. Ne acı ki mutluluk dolu anılar değil. Genellikle bana Valkiry diye hitap edilirdi bu arada, ama evimizde Cass olarak nam salınca bu halini daha çok sevdim 🙂
Valkiry daha bi güzel duruyor aslında, niye Cass diye alıştık ben de bilmiyorum 😀 O zaman hemen nickinden devam edelim: Neden Valkirycass, nedir bu ismin hikayesi?
İsmimin gerçekten biraz karışık bir hikayesi var. Nick ve şifre seçme konusunda o kadar beceriksizdim ki ilk seçtiğim nickimi size bile söylemeyerek tarihin utanç dolu yapraklarına gömmek istiyorum. 🙂 Birkaç yıldan sonra (artık iyice dalga konusu olduktan sonra) Dedektif Kurukafa serisini okurken bir karakter ile karşılaştım. Adı Valkirye Cain idi yanılmıyorsam. Savaş cephesindeki ölüm meleği gibi bir anlamı vardı. Bende telif haklarına girmemek adına ismi biraz değiştirerek bu nicki çarpmış olabilir-öhöm. 🙂
Cass de Castiel’den falan mı bozma? Bence gayet yaratıcı, iyi ki çarpmışsın diyorum. 😀
Gelelim fasulyenin faydalarına…. (Yani esaslı sorulara) Şimdi, sen Ev’de sanırım Snape ficlerinle tanındın, ama ben seni asıl o çılgın çiftlerinle biliyorum. Hani kimsenin yazmayı düşünmeyeceği, iğrenç denecek çiftler yazıyordun bir ara-Minerva/Hermione falan. Hatta galiba onlara bir seri falan açmış mıydın neydi… Nasıl oldu bu iş, anlatsana azıcık? Valkirycass neden aykırı çiftleri seviyor? 🙂
Çılgın çiftlerimin çıkış noktası benim yazı yazarken tıkanmış olmamdan geliyor. Çünkü bilindik çiftlerimizle ne kurgularsam kurgulayayım önceden aynısını yazmış yazarlar hatırlıyorum, hikayeler hatırlıyorum. Öyle ki bir yerden sonra kendimi hırsız gibi hissetmeye başlamıştım. En sonunda, biraz da egomun bana verdiği gazla bir şeyin İLKİ olmak ve olası saçma bir evreni becerip bir mantığa oturtabilip oturtamadığımı görmek istedim. Bence sevimli ve farklı oldu. Sıradaki çiftim de Ron/Flitwick.*öhöm* Mide bulantısı için şimdiden mutfağa girip nane limon kaynatayım diyorum. 😀
Ron/Flitwick? Aman Yarabbi…. Bi fincan nane limon da bana lütfen. :p Şaka bir yana, böyle değişik çiftler/konular işlemeni Ev’cek takdir ediyoruz biz. <3 Pekii, senin favori çiftlerin neler desem? Snarry vardı sanırım…
Ahha! Kesinlikle Snarry. Severus Snape kadar muhteşem, ciddi, otoriter, mükemmel, kusursuz bir adamın Harry kadar bir şapşal bir çocuğa âşık olmasını yazmak çok eğlenceli ve bir yazar olarak kalemimi güçlendiren bir şey. Onun kadar katmanlı ve duvarlı bir zihni olan adam olarak hep ilgimi çekti. Diğeri de Dumbledore ama eminim fic dünyası buna hazır değildir 😀 (Dumby/Dobby yazacağım nihahaha)
Yanına çift olarak ise genellikle Harry’yi koyuyorum çünkü ilginç bir şekilde slash yazarken kendimi rahat hissediyorum. Ama onun dışında Severusçuğumu var olan her türlü karakterlere (diğer evrenler dahil) yamamış bulunmaktayım. Çünkü hepsine uyuyor, çünkü mükemmel. (Burada gözlerimden minik kalpçikler çıkıyor.: )
Allah’ım bu cevabı komple görmezden gelmek istiyorum *random gülüş* (Pek Snape sevmem de-aldırma bana.) E peki asla yazmam/okumam dediğin bir şey var mı? Dumby/Dobby deyince bunu sormak şart oldu. 😀
Aman Allah’ım Snape sevilmez mi! Neyse seni affettim ben. Herkese yapmam. 😀
Zamanında yazmam dediğim vardı aslında. Ama okuyucular itina ile dediğim koca koca lafları bana yedirtip hepsini yazdırdılar. Bu yüzden artık büyük konuşmuyorum. Kendileri Draco/Hermione idi ve birçok kişi bana gıcık olup gece oda kapıma kırmızı çarpılar atacak olsa bile belirtmek istiyorum ki bence en sığ çiftti. Birbirinden nefret eden iki liseli âşık olur temasını hiç sevemedim.
Bak ortak sevmediğimiz de çıktı: Dramione. Bu ortaklığa odaklanıp Snape mevzusunu kapatalım gitsin bence… 😀
SEKİZ YAŞINDA SIFIRDAN TÜRKÇE ÖĞRENDİM
Atlayalım başka dala: Yazmak dışında neler yapıyorsun, nasıl vakit geçiriyorsun? Başka hobilerin, yetenekli olduğun, amatör olarak ilgilendiğin alanlar var mı?
Ben tam bir maymun iştahlı olarak var olan tüm hobileri denemiş bulunmaktayım! Hiçbirisinde de tutunamadım. (Aramızda kalsın) İlk önce 9 yıllık profesyonel dans kariyerim var efenim. Bir tek onunla övünebiliyorum zira. İki ülke şampiyonluğu ve bir tane dünya ikinciliğinden sonra dans salonunda yaptırılan yanlış bir hareket sonrası antrenörüm belimi kırdı -evet, kırdı,korkunç- ve aynalı odalara veda etmek zorunda kaldım.
Onun dışında ise piyano çalıyor, üni takımında Quidditch oynuyordum ama tansiyon yüzünden geçirdiğim beyin kanaması ile ona da veda etmek zorunda kaldım. (*gülüş* Hâlâ yaşamam mucize). Böööylece elimde hobi olarak okumak ve yazmak kaldı… Bir de şu an 5. dilimi öğrenmeye çalışıyorum. O da hobi sayılır bence!
Bu listeye şapka çıkarıyorum Cass! Vallahi bravo, on parmağında on marifet demek ki… Dans meselesini hiç bilmiyordum, çok geçmiş olsun bu arada. L Beyin kanaması için de geçmiş olsun-hakikaten, neler atlatmışsın öyle yahu?
Biz daha az tehlikeli görünen yabancı dillere yönelelim bari… Hangi dilleri biliyorsun, şu an ne öğreniyorsun? (Azıcık kıskanmış olabilirim, ben daha İngilizceyi beceremedim.)
Çok sağol. Hâlâ nefes aldığıma şükür. Yoksa kim Snarryler düzecek bu kitaplığa, de mi?
İlk olarak Azerbaycan-Rusya kısımlarında doğup büyüdüğüm için ana dilim Rusça ve Azericeydi. (Daha çok Rusça) Kendileri ilk öğrendiğim dil. Daha sonra annemin kafasına esince Türkiye’ye taşındık ve 8 yaşımda sıfırdan Türkçe öğrendim. (Çok korkunçluydu o kısım ) Bu da üçüncü dilim oldu. ODTÜ de kafama kafama vurarak İngilizce öğretince 4 dil bilmiş oldum. Şimdi de Fransızca ile cebelleşiyorum. Almancanın aksine bu tutacak gibi. Ay inşallah. Kısacası benim dil bilgim tamami ile şans eseri, kaderin bir cilvesi. 😀
Vaay, Türkçeyi sonradan öğrendiğini bilmiyordum… Kesinlikle hiç belli olmuyor, demek ki dil yeteneğin var bayağı. Almanca çok kötü ya, lisede kabusumdu benim… Fransızca daha zevkli olabilir, kolay gelsin diyelim. 😀
Ay bence korkunç aksanımı duymadan hemen karar verme Violet. 😀 Bu arada Almanca gerçekten de kabus gibi. Hatırladıkça elimde olamadan yüzümü buruşturuyorum. Öğrenebilen insanlara saygım var.
150 SAYFALIK YENİ BİR FANFICTIONIM VAR
Kitap aşığı yazıyor hüviyetinde. En son ne okuduğunu sorsam?
Bazıları saymaz ama ben TheLake’in yazdığı 7+1=2 kitabını okudum. Çünkü bence basılsa muhteşem bir kitap olurdu. Bulabilene buralardan şak inerimi veriyorum ayrıca.
Amma illaki elimin değdiği kitabı soruyorsanız Nora Roberts’ın Ölüm serisini bitiriyorum. Tam 24 kitap! Muhteşem bir polisiye!
7+1=2 hayatımda okuduğum en sağlam işlerden biri ve kim saymazsa saymasın, ben kesinlikle kitap olarak sayıyorum onu! <3 Öbürü de iyiymiş gerçi, 24 kitap, maşallah…
Ne kaldııı… *karıştırır notlarını* Heh. Cass, en sevdiğin yazarlar kimler? Amatör ya da profesyonel… Bir idolün var mı mesela?
Sherlockvari bir şekilde zihin sarayına dalıp hayali kitaplığı karıştırıyorum biraz. Beni en çok etkileyen iki yazar awakencordy ve scorpion. Kesinlikle! Awaken’i sanıyorum ki bu fandomlara girmiş her insanoğlu tanıyor. Onunla birlikte, onun ficleriyle büyüdüm ve her hikayesinde kalemini geliştirip bir efsane olmasına tanık oldum. Tek kelime ile büyüleyiciydi. Umarım benim de gelişimim böyle bir yere varır.
Scorp ise daha az insan tarafından bilinen, ama oluşturduğu okuyucu çemberinde herkesi kendine hayran biraktiran bir yazardı. Aslında Snarry’yi bana sevdiren de oydu. Uzun bir ara vermiş olsa bile üzerimdeki etkileri hala devam ediyor…
Umarım dilediğinden daha iyi bir yere varırsın. <3 Scorpion’u ta ilk girdiğim zamanlardan hatırlıyorum ben de, iyi yazardı, keşke iyi yazarlar kaybolup gitmeseler…
Saat de geç olmuş Cass, seni daha fazla oyalamayayım ben; son iki soru:
Time Traveler adlı ficinin Ev’de en favori hikayeler listesine girdiğini gördüm, çok tebrik ederim. Onu tanıtalım mı kısaca? Ya da şöyle sorayım daha genel; yazdıkların içinde en çok hangi eserin evladın gibi? (Hepsi evlat da, mirasın olsa hangisine bırakırsın yani :D)
Time Traveler aslında en çok yorum alan, en çok okunan kategorilerine de aday bir hikaye! (Evet, hepsini inceledim 🙂
Hikayem James Potter’ın üzerine döktüğü iksirle geleceğe düşüp oğlunun bedenine ve duygularına sıkışmasını anlatıyor. Elbette ki kendisini Sümsükus’un sevgilisi olarak bulunca olayların rengi değişiyor.
Bu hikaye gece ansızın aklıma düşen bir fikirden türedi, hem zaman yolculuğu yazmak istiyordum hem de snarry sevmeyen okuyucuları alıştırmayı planlıyordum. Böylece onlar da James ile birlikte en başta ÖĞK’lerken yavaş yavaş ısınacaklardı. Sanıyorum ki bu sinsi, Çinli prenseslere yakışır amacım gerçekleşmeye başladı!
Diğer bir yavrum, evladım ise Harry Potter ve Son Savaş. Kendilerini henüz yayımlamadım. Düzenlemesi bitince kitaplığı 150 word sayfası uzunluğunda bir bombardıman bekliyor! Bu da röportaj uğruna verdiğim güzel bir sürpriz olsun.. *yüzünde moriarty sırıtması olan yazar*
Listelere tez vakitte girmesini diliyorum o zaman 😀 Ya bu zaman yolculuğu ve Çapulcular temasında çok güzel bir fic vardı zamanında, Glenien’indi galiba, ismini hatırlayamasam da… Onu okuduğumdan beri zaafım var bu temaya. Sümsük’ü katmayaydın kesin okurdum. 😀
150 word sayfası fic ha, bomba gibi bir haber bu…. Ben de son soru olarak sana yaz için aklında bir hikaye var mı yeni diye soracaktım, sen kendiliğinden sürprizi paylaştın bizimle. 😀
FALLEN AND BROKEN
Peki o zaman son sorum şu olsun: Valkirycass’ten bir özgün okuyacak mıyız hiç? Şöyle uzunundan? 😀
Beklemede kalın diyorum upuuzun hikayem için… Bomba gibi döneceğim. Violet yeni hedefim sensin bu arada! Sana Severus Snape’i sevdireceğim. Kendime görev edindim. 😀 Bak buralara yazıyorum. *Parmağını yalayıp şak diye ekrana sürter*
Özgüne gelirsek Valkirycass’in uzun süre planlayıp notlar aldığı, üzerinde kafa patlattığı bir özgünü var: Fallen and Broken. Boynu bükük bir şekilde kitaplığımda tozlanıyor. Kendileri ilk bölümde beklenilen ilgiyi göremeyince ben de üzüldüm ve askıya aldım. Ama eminim ki bir gün geri döneceğim. Döndüğümde de uppuuuuzuun olacak. (I hope)
Ahahah valla ben geçtim o yollardan, Snape’i yalnızca yazar olarak sevebiliyorum. (Yazmaya çok elverişli bir karakter çünkü)
Fallen and Broken’ı bu yaz Kitaplık raflarında görürüz inşallah… Boşver sen yorumu okuru, boynu bükük bırakma zavallıcığı. J
Vee böylece bu işin de sonuna geldik-röportajı okuyanlara söylemek istediğin bir şey var mı Cass? Ya da genel olarak Ev sakinlerine? (Yorum propagandası yapmanı destekliyor ve de öneriyorum ;))
Göreceğiz ne kadar seveceğini. (Eli silahının tetiğinde olan kovboy bakışı atıyorum.)
Sevgili okurlar! Bu röportajı okurken umarım eğlenmiş, “aman bunun da çenesi ne düşük” diyerek hızlı hızlı geçmemişsinizdir! Ben önceden biraz tutuk olsam da çok eğlendim!
Yorum konusuna gelirsek buralara paragraflarca düzebileceğim kelimeler var ama kısaca söylemek istiyorum ki biz yazarlar için yorum erken gelen Noel hediyesi gibi. Yazdıklarımızın değer gördüğünü, sevildiğini, değerlendirildiğini görünce çook mutlu oluyoruz.. Lütfen birkaç kelimeyi esirgemeyin! Kaldı ki neredeyse hepimiz yorumlarınızdan bile uzun cevaplarımızla size ne kadar değerli olduğunu hissettiriyoruz!
Daha fazla çenem düşmeden… Yeni yeni hikayelerde buluşmak üzere! Sizi seviyorum… (Benimle röportaj yaptığı için Violet’i bir tık daha seviyorum, öhöm)
Awww <3 Eğlenmene çok sevindim, ben çok eğlendim, inşallah okuyanlar da eğlenir 😀 (Röportajlar okunuyor mu acaba ya onu hiç bilmiyorum aslında)
Cass, çok teşekkürler benimle röportaj yaptığın için, biz de seni çok seviyoruz <3 Oturma odamızı, yazı tahtamızı, bizi ihmal etme sakın…
Görüşmek üzere! <3 *kapatır kayıt cihazını*
Eğlenceli bir röportaj olmuş tebrik ediyorum! 🙂 Basliklar da ilgi cekiciydi valla, oyle yarisindan sonra okumamazlik edemiyorsun 😀
Turkce’yi sonradan ogrenmesine ben de sasirdim aksanini bilmem ama yazisi cok duzgun, e bu kadar fanfic yazmis zaten, aksini dusunmek zor 🙂
Cass deyince bence hepimizin aklina Castiel geliyor, son alti senedir aksi mumkun olmaz galiba 😀
Keyifle okudum, emeginize saglik 🙂
Vooooovv, Cass.
Hakkında ne çok bilmediğimiz şey varmış. Piyanoya şaşırdım. 5 yabancı dili saymıyorum bile. İnşallah yaz için planlarını gerçekleştirebilirsin.
Röportaja bayıldım. Ne diyeceğimi bilemedim, neyse. Yeni yeni röportajlar bakliyorum. (Doğru mu yazdım?) ^^
Bol ilhamlı geceleeeer!
Beğenmenize sevindim arkadaşlar! Cass hakkında bilemdiğimiz çok şey varmış, değil mi? 😀
Ve başlıklar işe yaramış demek ki Thealyn, mutlu oldum alkjhjklşlk 😀
Çok tatlı ve içten olmuş, zevkle okudum. Elinize sağlık ^^
Türkçeyi sonradan öğrenmiş olmana ben de çok şaşırdım. Gerçekten çok düzgün yazıyorsun, laf olsun diye öğrenmediğin de belli oluyor buradan. Vallahi bravo.
Ron/Flitwick’i bir nebze kaldırabilir bünyem ama Dumbledore/Dobby görürsem kitaplıkta kendimi bir süre odama kapatabilirim. Hahaha 😀
bölüm yazmak için bilgisayarı açıp nedensizce prae ye dalmam sonucu okumamla birlikte * yazdığımda mantık aramayın* vay canına cass! sen neymişsin böyle! ve her şeyden önce geçmiş olsun yaşadıklarını okudukça şoka girdim, sen mucizenin eş anlamlısı falan mısın? ve türkçeyi sonradan öğrenmiş olman… tek tepkim şu:vay be! sana buradan kocaman bir alkış *-* bravo valla. röportajları sevdim yaa:) dur ben kalanları da okuyayım:):)